Devalüasyon

Tezer Öner Logo
İçeriğe git

Devalüasyon

AGON Consultancy & Representation Services
Yayınlanan tarafından Tezer Öner içinde Profesyonel · Perşembe 27 May 2021
Tags: DevelüasyonParaKar5NisanPiyasaTicaretTüccarSermayeAkılPlanlama
1

Harika bir hava… Bahar geliyor Mart’ın güzel günlerinden biri… Havanın güzel olması bir yana ortamda bir kasvet vardı… Fakat Türkiye enteresan günler geçiriyordu.
 
Bir yıldır bir kadın başbakan tarafından yönetilen ve modern dünyaya harika sinyaller veren bir ülke gibi görünüyor ama ekonomik dengeler çok hassas, ne olacağını kimse kestiremiyor. Bir huzursuzluk, bir diken üstü durumu… Allah sonumuzu hayır etsin yani…
 
Müge sabah kahvesini yudumlarken bu gün görüşeceği müşteri listesini kontrol ediyor ve kimle neler konuşacağını not alıyor. Elinde satması gereken bir dolu mal var… KralTex yani çalıştığı firma Uzakdoğu'dan, Avrupa’dan, Pakistan ve neredeyse üretim yapan her yerden kumaş, iplik, ham bez, örgü ve dokuma bitmiş kumaş ve hammadde getiriyor.  Bazen gümrüğe sokmadan proforma fatura ile satıyorlar bazen de gümrükleyerek iç pazarda kendi depolarından çıkış yapıyorlar. İkinci durum kar marjıyla doğru orantılı aslında… Karlı malı gümrükleyerek depodan satmak neredeyse 5 kat daha karlı satış yapmak demek o sıralarda.
 
Ama Müge çok huzursuz, kendisiyle birlikte yaklaşık 26 satıcının çalıştığı dev bir firmada beş ortağın yatırım yapmasına ve güçlerini birleştirip piyasanın ciddi bir bölümünü elinde tutmasına rağmen piyasadaki belirsizlik durgun bir ortam getirmiş ve ne yapacaklarını bilemez hale gelmişler. Ama satışları çok iyi durumda, fabrikalar Avrupa ve Amerika’ya durmadan mal yapıyor haldır-haldır mal çekiyorlar. Aslında şirketin işleri piyasaya göre şahane sayılabilir.
 
“Günaydın Müge?” Can da satıcılardan biri ve Müge’nin iyi arkadaşı flört durumunda değiller ama dışardan bakanlar onları hep flört ediyor sanıyorlar.
 
“N’aber Can’ısı?” keyifsizlik paçalardan akıyor... “N’olcak bebeğim bu durum ya? Müşteriler sürekli mal soruyor. Ama ben nedense önümü pek göremiyorum.”
 
“Evet devletin maaş ödeyemeyecek durumda olduğunu falan söylüyorlar… Müge, kuru sabit tuttukları sürece sorun yok. Biz alacağımızı vereceğimizi bilelim yeter… Şüpheli müşterilere mal çıkma sakın. Çıktıklarının da ödemelerini hemen al sakın açık hesapta kalma… Benim yeni Toyota’yı gördün mü sen??” Gülerek konuyu değiştirdi.
 
“Evet, yaa iki hafta önce almışsın... Hayırsız..! İnsan bi tur attırır…” Omza hafif bir yumruk bu sitemi daha da güçlendirince Can karşılık vermek zorunda kaldı.
 
“Tamam, kızım ya… Bak bu hafta sonu Kavak yaparız hem de makinayı ıslatırız. Benim ki GL bu arada en lüksü… Kapı camları falan otomatik…”
 
“Yuh hayvan nereden buldun sen o kadar parayı?”
 
“Yok, be canım 36 ay taksitle aldım. Banka hemen verdi krediyi zaten çok uğraşmadım. Yoksa nerede bizde o kapital?”
 
“İyi hayırlı olsun, hafta sonu ekme fena yaparım… Ben müşteriye çıkıyorum… Haydi, görüşürüz sana da iyi satışlar…”
 
“Sağol tatlım byee”

 
2
 
“Sami Amcam benim!!! Nasılsın?” Müge içeri öyle bir daldı ki ortalık anında toz duman oldu. Müşterileri ile arasını hep çok sıcak tutardı. Yarı flört, yarı abi, yarı amca… Kime ne yakıştırıyorsa ona göre nabza şerbeti çakardı… Hem de ne şerbet…
 
Sultanhamam’da bazı müşteriler onun sorumluluğundaydı. Sami Bey de en sevdiklerinden biriydi. Kısa boylu şişman tonton bir adamdı ve en sevdiği şeylerden biri de Müge’nin onu amcam diye çağırması ve yanaklarını sıkarak sevgi gösterisinde bulunmasıydı. Çalışanlar için ise Müge Hanım uzun boyu modern ve dekolte kıyafetleri ile günü aydınlatan ve hayaller kurduran güneş ışığıydı…
 
“Amcacım nasılsın? Haydi, kahve söylemeyecek misin bana? Neyin var?”
 
“Kızım işler çok şükür gayet iyi… Ama bir uyumsuzluk var ve bu beni çok rahatsız ediyor.”
 
Müge kulaklarını ve gözlerini dört açarak dinlemeye başladı. Sami amcası duayenlerdendi. Her türlü zamanı görmüş geçirmişti ve şimdi ondan duyacağı her şeye can kulağıyla sarılacaktı. Bu piyasada ondan daha tecrübeli ve değerli adam çok azdı.
 
“Amcacım bence gereksiz evhamlanıyorsun.”
 
“Yok, kızım öyle değil… Bak Tansu maaş ödeyemiyor. Çiftçiye borçları tavan yaptı. Çiftçi sübvansiyonları alamıyor. Hesapta destekler var ama para yok… Cari açık çok yüksek ve giderek artıyor ama buna dur diyen yok, hatta artışına katkı veriliyor sanki… Bu böyle gitmez yakında devalüasyon olursa hiç şaşırma…”
 
“Ne diyorsun yaa amca? Devalüasyon olursa n’olur peki?”
 
“Bak kızım önce cari açıkla işsizliği halletmesi lazım, sonra piyasa normale dönüp büyümeye başlayacak. Bunun ilk şartı da önce kuru serbest bırakacak. Bu durumda kurlar sanırım şimdikinin iki katına çıkar.”
 
“Amca yüzde yüz diyorsun sen ama bu çok fazla değil mi?”
 
“Değil kızım hortumu ne kadar sıkıştırırsan o kadar yukarı su sıkarsın… Ben valla ticari hareketlerimi ona göre düzenlemeye başladım. Eğer bu olursa biz hazırlıklı olacağız.”
 
“Nasıl yani?”
 
“Kızım sana ne kadar borcumuz var bizim şu anda?”
 
“Sami amca tam olarak… Mmmm.... Bir dakika bakayım… Hmmmm” ajandasını açtı ve yaprakları karıştırıp bir yandan da mini hesap makinasıyla rakamları topluyordu. O zamanlar öyleydi. Satıcı dediğin bir ajanda, bir cep telefonu ki o da yeni icat, bir de hesap makinasıyla sokağa çıkar ve bütün gün gezerdi. Henüz cep telefonları da çıkmadan önce bol bol cebinde jetonu olurdu ki müşterinin yanından telefon açmak zorunda kalmasın…     
 
“Sami amcacım tam olarak 184.216 USD borcun var. Bu yeni gelen konteyner hariç. Sana kaymak gibi T/C ( Terry Cotton ya da Polyester Pamuk gömleklik kumaş yani ) verdim valla… Kimseye bu kadar iyisini vermiyorum. Direk Çin Hebei’den… O da 123.210 m yüklenmiş Sana geçen hafta teslim etmişiz bu günkü kurdan dönersek 0,86USDx14.500TL yani toplam da 1.536.428.700TL+KDV borcun daha var.”
 
“Kızım bizim seninle çalışma vademiz neydi? 2 ay mı 45gün mü?”
 
“45gün amcacım ama ben seni 15gün için üzmem...” Müge tüm şirinliği ile hesabı almanın vereceği mutlulukla gülümsemekteydi. Evrakları alınca mutluluktan uçacaktı hatta Sirkeci’de köfte bile yenir bunun üzerine bir randevuyu da es geçebilirdi.
 
“Levent oğlum bak buraya!!” Muhasebecisi zaten hemen yan odasındaydı ve Sami Amca hala kimseyi telefonla çağırmazdı.
 
Levent koşarak geldi. “Buyurun Sami Bey!”
 
“Oğlum Müge Hanıma olan hesabımızı kapatalım. Ne olur ne olmaz. Dolar hesabımızı nakit çekle kapat. Günlük çek olsun. TL hesabımızı da 2 aylık çek ver KDV dahil olarak.” Müge’ye döndü “Olur mu kızım?”
 
Günlük çek mi? Hem de Sami Amcadan mı? Olmaz mı? 2 ay da boş ver önemli değil… Aslında şirket satıcılara 3 aya kadar esneme yetkisi vermişti. Ama Müge genelde bunu imkânsız satışlarda kullanır ortalamasını hep 2 ayda tutardı ki patronların en sevdiği satıcılardan olmasını sağlayan sebeplerden biri de buydu. Aylık faiz sonuçta çok ciddi bir rakamdı ve vade farkı, kur farkı gibi müşteriyle devamlı kavga konusu olan durumlar Müge’nin müşterilerinde çok az olurdu.
 
Levent çekleri hazırlayıp getirdi. Sami Bey kontrol etti ve imzaladı. Levent Bey Müge’ye dönerek; “Önümüzdeki hafta sizin muhasebeye mutabakat gönderirim olur mu?”
 
“Elbette Levent Bey, bendeki rakamlara göre tamamdır zaten.”
 
Müge meraktan içini kemiren soruyu Levent çıkar çıkmaz Sami Amcasına yapıştırdı.
 
“Amcacım hayırdır? Sen bu kadar bonkör olmazsın hiç? Genelde senden ödeme almak için takla atmam gerekir. Benden bir şey mi saklıyorsun?”
 
“Kızım biliyorsun benim küçük oğlan bankacı… Geçen gün beni aradı banka devalüasyon beklentisine göre pozisyon alacakmış beni de uyardı ve benim de tedbir almamı söyledi. Ben de sana olan dolar borcumu hemen ödüyorum ki yarın ne olacağı belli olmaz.”
 
“Anladım amcacım… Eh ben gidiyorum o zaman sana da hayırlı günler. Cumada benim için de dua etmeyi unutma…”
 
“Güle güle kızım Allah rast getirsin…”

 
3
 
“Caaannn… Neredesin Can? Çabuk buraya gel…!!”
 
“Geldim kız ne bağırıyorsun şirkette herkes sana bakıyor. Akşam sana bir şey yaptım sanacaklar. Hehehe… Zaten demedikleri kalmadı.”
 
“Saçmalama zevzek şey.... Kes te dinle.... Bana bak sen bu arabayı bankadan dövizle almadın değil mi?”
 
Müge kısaca yaşadıklarını Can’a anlatırken Can da odanın içinde bir ileri bir geri yürüyerek düşünmekteydi. Müge nihayet tüm olayı anlatınca oturup sessizce bir süre bakıştılar.
 
“Yok, Müge ben arabamı TL ile aldım ama aklımda başka bir şey var şimdi. Benim kuzen ithalat yapıyor ve şu anda İngiltere’den mal almakla meşgul ve bugün Londra’da yarın dönecek. Vadeli akreditif açıyorsa başı belaya girecek demektir.”
 
“Akşam ona ulaşırsın bir şekilde oğlum biz ne yapacağız?” Müge hızlıca sipariş kayıtlarını ve gelen mal listesiyle depodaki mal listesini açtı.
 
“Çıkart bakalım cicilerini de görelim…”
 
“Dalgayı bırak… Benim satış rakamlarım iyi sen derdine yan… Bu arada banka kredisinde sorun olmaz değil mi kriz olursa?”
 
“Ne diyecekler ki? Ben TL olarak aldım ve taksitlerim de belli… Faiz oranı da fena değildi valla… Sıkıntı olmaz herhalde.”
 
Beraber listeleri incelemeye başladılar. Şu anda depoda yaklaşık 12milyon USD tutarında mal vardı. Acaba şirket nasıl etkilenecek? Batarlar mıydı? Yeni iş aramaya başlamalı mı? Hatta belki sektör bile değiştirip daha sağlam bir sektöre mi geçmeliydi?
 
Bu çalışma hayatı da ne zordu be… Neden her şey aynı haliyle akıp gitmiyordu ki?
 

4
 
Can kapıdan içeri girdiğinde iki patronu hararetle konuşurken buldu. Günlerden 17 Mart Perşembe ve öğlen saatleriydi.
 
“Can Nergis’i göndersene çıkarken, bu arada aklında olsun Müge ve gördüğün herkese söyle yarın büyük toplantı yapacağız. Hiçbir mazeret ve toplantı randevusu vs kabul etmiyorum herkes eksiksiz toplantı salonunda olacak. Tamam mı?”
 
“Elbette Altan Bey…” sessizlik oldu…
 
“Sen ne istiyordun bu arada?”
 
“Şu Gak Tekstilin hesaplarına beraber bir bakabilir miyiz? Çekleri gelecek hafta tahsil etmeyin diyorlar. Birkaç hafta izin istiyorlar bizden?” Mahcup ve cevap isteyen gözlerle Altan Beye bakmaya başladı.
 
Altan Bey de yanındaki Cevat Beyle anlamlı bir bakışma yaptıktan sonra elindeki Mont Blanc kalemle oynamaya başladı. Bir taraftan içinden bir şeylerin hesabını yaptığı belli oluyordu. Patronlardan bir tek o çok lüks giyinmeye ve pahalı şeylere meraklıydı. Karşısında oturan Cevat Bey yaşça daha büyük ve ağır başlı aynı zamanda da gayet mütevazı kılık kıyafetlerle daha babacan biriydi.
 
“Can bu heriflerin ne kadar borcu var bize?”
 
“Tam tamına 128.000USD abi.”
 
“Faturaladık mı tamamını? Kur farkı falan varsa kur farkı faturası kesilsin hemen git yeni çekleri al. Biz de bankadan eski çekleri alalım takasta kalmasın çekleri yarın sorulur ve takastan sorulan çek yazılır biliyorsun.”
 
“Tamamdır Altan Bey, bize minnet borcu duyacaklar…”
 
“Can ben sadece Dolar borçlanmalarını istiyorum. Ha bu arada gidince kesinlikle TL çeki almıyorsun. Mutlaka Dolar çeki al… Özellikle de belirt ki bir daha erteleme yapmayacağız Nisan ortasına Dolar olarak versinler. De ki ithalatta teminata vereceğiz ve geri çekme diye bir şey olmayacak.”
 
“Tamam, Altan Bey… Şey… Yarın toplantı saat kaçta olacak acaba?”
 
“Saat 10.00 da… Herkese söyle kimle konuşacaksanız bugün konuşun yarın telefonlar kapalı olacak. Yeni cep telefonları verdik oyuncak ettiniz zaten…”
 
“Affedersiniz Altan Bey ben arkadaşları da uyarırım… Bu hafta maça gidecek misiniz? Gitmeyecekseniz ben sizin locaya gidebilir miyim acaba?”
 
“Ulan bu herife ne zaman selam versek borçlu çıkıyoruz kardeşim… Haber veririm ben sana Cuma akşamı” gülmeye başladı. Can da kaçar gibi yapıp gülerek dışarı çıktı. Aralarında gizli bir kankalık durumu vardı ama sosyal statüler gereği dostluk bir yere kadardı.

 
5
 
Toplantı odası şirketin tüm odaları ve girişi gibi beyaz taş yer döşemeleri ve meşe ağaç kaplamaları ile hafif kum beji duvarlarla estetik ve uyum içerisindeydi. Mobilyalar gayet lüks ve konforluydu. Tek sorun bu kadar adama koltuk olmamasıydı. Çünkü satıcılarla beraber muhasebe ve ithalat departmanı da toplantıya katılmıştı. Demek ciddi bir şeyler olacaktı ve herkes birbirine soru dolu gözlerle bakmaya başladı. Hafif bir korku hissi Müge’nin tüylerini diken-diken ederken patronların beşi birden salona girip koltuklarına yürümeye başladılar.
 
“Merhaba millet… N’aber Apo? Bursa’da işler nasıl? Cengiz hoş geldin oğlum… Alsancak’tan midye getirmedin mi? Sultan nasılsın kızım? Çorlu’da asayiş berkemal mı?” Yanından geçtiklerine hafif sataştığına göre keyfi yerinde… O zaman konu başka, kimsenin kıçı sıkıntıda değil demek ki…
 
“Evet, arkadaşlar, hoş geldiniz…”
 
Bir sürü düzensiz karşılık ve mırıltıdan sonra eliyle herkesi susturmak zorunda kaldı. Sonra herkesin gözlerinin içine bakarak bir süre nabız ölçtü. Endişeli yüzler, performans sorgulaması bekleyerek korkan ve kaçan gözler, merakla ne olacak diye onun gözlerine bakan kendinden emin gözler ve son olarak ta ben unumu eledim eleğimi astım tarzında ne olursa olsun diye umursamayan gözler…
 
Hepsi yanılıyordu…

 
6
 
“Arkadaşlar, bu çok önemli bir toplantı. Piyasadan önemli dedikodular geliyor. Karar almadan hep birlikte tartışmak ve birlikte fikir birliğine varmak istedik.” UU-Huuu fırtına geliyor. Bakalım neler olacak...
 
“Müge geçen gün yaşadıklarını anlat. Sonra herkes neler duydu gördü bu çerçevede düşünsün ve anlatsın. O an önemsiz gelen bir ayrıntı şimdi konuyu tartışmaya başlayınca değerli olabilir ve hatırınıza gelebilir. O yüzden Müge konuşurken siz de müşteriler, banka personeli, gümrükçü, yandaki şirketin kapıcısı dahil kimle neler konuştunuz paylaştınız iyi düşünün... Bizim patron seviyesindeki temaslarımız ve edindiğimiz bilgileri de en sona koyup önemli bir karar alacağız.” İşte bu şirketin en güçlü tarafı buydu. Elbette ki kimse onlar kadar bilemezdi ve onların bağlantıları kimsede yoktu. Ancak karara ortak olmak, fikirlerin sorulması ve bu önemli anda birlik ve beraberlik portresi çizmek ayrıca bir motivasyon kaynağı olacaktı.
 
“......İşte böyle efendim son 4 müşteriyle görüşme detaylarım bunlar.” Müge, Can, Emre ve en son  Moris de dahil tüm satıcılar ve dışarıyla bağlantısı olan herkes anlatmıştı. Tam 3 saattir içerdeydiler. Derin bir sessizlik oldu...
 
Tekstil sektörünün tamamı Amerikan Doları ile ticaret yapmaktaydı. TL maalesef bu piyasada geçmezdi. Herkes ihracata çalıştığından ve hammadde de ithal geldiğinden dengeyi ancak bu şekilde kurmak mümkün oluyordu. Mecburen yapılan TL işlerinde mutlaka dönem sonunda kur farkı faturaları kesilir ve bu kimse tarafından yadırganmadan sistem işlerdi.
 
“Arkadaşlar biz bir karar verdik bu anlatılanlar da bizim kararımızı destekler nitelikte... Çok yakın bir zamanda yani günlerle sayılı olarak devalüasyon bekliyoruz. Kimler bu fikirde?”
 
Herkes istisnasız elini kaldırıp aynı zamanda mırıldanarak onay verdi.  
 
“Bu durumda elimizdeki 12 milyon USD civarındaki stok malın satışını durduruyorum.” Herkes ufaktan sırıtmaya başladı. Bu ciro ve kazancımızı TL bazında katlamanın hesaplarıydı. Bu aynı zamanda bu sene herkes çok iyi prim alacak demekti. Daha ne olsundu...

“Tüm satıcılar piyasaya çıkıp TL ile mal toplayın. Elimizde bu iş için 10milyon TL nakit var. Operasyonu Cemal Bey yönetecek. Malı bulduğunuzda pazarlık edin sıkışan tüccarları tercih edin, nakit ve peşin alım yapıyoruz diye fiyatı gebertin. Cemal Beyi hemen arayıp ödemeyi çıkarttırın ve onunla koordineli bir şekilde paramızın planını yapın.” Altan Bey sağlam götürecek diye düşündü herkes...

“Ayrıca satıcılar, gidip tüm açık hesaplarınızı Dolar Çeki ile kapatmanızı istiyorum. Sakın TL çeki almayın. Herkese yeni yüklemelerimiz olduğunu söyleyin ve ithalat teminatı olduğu için bu şekilde almak zorundayız deyin. 1 Nisan’a kadar zamanınız var. Tüm operasyon 1 Nisan’da bitmiş olmalı...”

“1 Nisan’dan sonra ne olacak peki Altan Bey? Yani ne yapacağız?” Müge herkesin aklındaki soruyu dile getirdi. Öyle ya... Neyin ne zaman olacağı belli değildi. Evet bir şeyler bekleniyordu ama ne zaman olacaktı???

“Hepimiz, tüm satıcılar ve patronlar ücretli izin yapacağız. Herkes muhasebeden ekstra 8000’er TL para alacak. Ben hepinize dönün diye sms atana kadar tatile çıkacaksınız. Telefonlarınızı kapatacaksınız. Herkes ev ve özel numaraları olanlar özelden irtibat kuracak. Müşterilerinize yurt dışında fuar var deyin, hastayım deyin, tatile gidiyorum deyin ne derseniz deyin... Satış yapmayın ve kimseyi küstürmeden ortalıktan toz olun...” Şirkette sadece muhasebe, sekreterya ve bir iki kişi kalacak. Herkes 1 Nisan’dan sonra izinli... Kalanlar da bu süre kadar tatil hakkı ve 8000TL alacaklar ama onlar sonra kullanacak.” Altan Bey herkesin gözlerine bakıyordu. Bu durumdan şikayet edilir mi hiç? Bir kumar oynuyorduk ama süresi konusunda emin olmamakla birlikte kazanacağımızdan kesin emindik.  

“Sorusu olan var mı? Yoksa... Dağılın... Önce alımlar ve hesap kapatmalar... Haydi marş marş...!!!”

 

7
 
1 Nisan sabah saatleri... Müge dünden çantasında kalan çeklerle muhasebeye girmiş ve topladığı müşterilerin cari hesaplarını düzenlemek için Füsun’la çalışma halinde... İçeriye Altan Bey girdi ve direk görünce onlara yöneldi.
 
“Nasılsınız kızlar? Durum ne?”
 
“Hallettik Altan Bey... Sadece 4 müşteride hala cari hesabımız var. Ama onlar da çok sağlam olanlar. Dolar üzerinden bize borçlular ama ne olursa olsun bu konuda sıkıntı çıkarmazlar. Bu arada başka firmalarda pek hareket yok işi bu kadar ciddiye alan sadece biz varız.”
 
“Eeee ne olmuş yani Müge?”
 
“Acaba yanlış mı karar verdik Altan Bey??? Vallahi hem madara oluruz hem de zaman ve para kaybetmiş oluruz...”

“Sen merak etme ben ne yaptığımı biliyorum. Hem bunu sadece biz değil 42 kişi birlikte tartışarak aldık.”       

“Ya kısa zamanda sonuçlanmazsa? Üstelik şu anda piyasadan bir de tam 10milyon 250bin TL’lik daha mal çektik. Elimizde 12milyon USD lık daha mal var. 2milyon USD lık cariyi de toplamayı başardık. Dışardaki riskimiz sadece 650bin USD kaldı. Zaten iki devalüasyon oldu. Kur 8.000TL’den 19.000TL oldu. Bu aşamada ciddi olarak zorlandık. Daha ne olabilir ki?”
 
“Kızım onlar öncü depremlerdi. Şimdi esas babası geliyor. Biz gerekirse bu şekilde bir ay bekleme kararı aldık. Hepiniz rahat olun paramız var. Maaşlar ve primleriniz zamanında ödenecek. Şimdi paranı al ve güzel bir tatil yap... Nereye gidiyorsun bu arada?
 
“Ben dışarıya kaçacağım. Gülerek şımarık bir kız olmuştu şimdi... Yaramazlık yapacak gibi bakıp... Sicilya’ya gidiyoruz...Bir hafta”
 
“Ohh süper... Haydi yolunuz açık olsun... Bana İtalya’dan şarap getirmeyi unutma... 1 hafta sonra konuşuruz.”
 
Müge ve 35 kişi daha o gün tatile çıktılar. Cuma günüydü... Tatile çıkmak için mükemmel bir gün... Hava gayet güzel ve hayat kimi için çok zor kimi için çok güzeldi....

 
8
 
5 Nisan 1994 ülkedeki bir çok insan için korkunç bir gündü. Bir çok iflas, bir çok sermaye yokoluşu ve bir çok travma birlikte geldi. 8.000TL’den 19.000TL bandına gelmiş olan USD paritesi o günden sonra ki sabah 38.000TL olmuştu. Dövizle kredi kullanan veya borçlanan bir çok kişi o gün iflasın eşiğine geldi.
 
Tarihe meşhur 5 Nisan kararları olarak geçen o kararları dönemin Başbakanı Tansu Çiller televizyondan bizzat okumuş ve aslında bu kararların vatandaşın sırtına ne kadar ağır bir yük bindirdiği daha sonra ortaya çıkmıştır.
 

9
 
Müge otel odasındaki televizyonda sadece 30 saniye süren haberleri gözleri faltaşı gibi açılmış bir şekilde seyretmiş ve donmuş kalmıştı. Ne de olsa İtalyan televizyonu için bizim ülkemizde develüasyon ve buna bağlı yorumlar için aslında 30 saniye bile çoktu.
 
“İnanamıyorum....!!!! Aaaayyyyyy!!!”
 
“Aşkım ne oldu??? Bir yerine bir şey mi oldu???” Zavallı Metehan koşarak banyodan gelmiş ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu... Gerçekte sevgilisi Metehan’dı ve bir yıldır beraberlerdi. Adam ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve sanki bir şey bulacakmış gibi Müge’nin vücudunu inceliyordu...
 
“Met... Sanırım zengin olduk... Yani şirket zengin oldu da... Ben de iyi bir prim alırım bu sebeple... Türkiye’de devalüasyon olmuş. Şirket tüm mal varlığını şu an sanırımmm.... Mmmmm... Yaklaaaşıııkkkk... Yani yanılmıyorsaammmm... %60 oranında arttırdı. Hem de bir haftada!!?? Aaayyyyyy.... İnanamıyorummmmm....”
 
“Hayatım ama bizim işlerde de bu tam tersi sanırım çok ciddi ödemeler yapmamız gerekecek... Babam şu an kalp krizi geçiriyor olmalı... Hemen Türkiye’ye dönüyoruz... Eşyalarını topla ben inip check-out yapıyorum...”
 
Aslında yanılıyordu... Çünkü daha sonra gelemeyen mallar. Gümrükten çekilemeyen konteynerlar ve benzeri sebeplerle daralan piyasada yerine getirilmesi gereken ihracat kotasyonları ve zamanında teslim edilmesi gereken siparişlerle birlikte ciddi bir mal sıkışıklığı oluşmuştu ve.....
 

10
 
Altan soğukkanlıydı... Olayın heyecanını ne kadar içinde hissetse de 10 Nisan’a kadar bekledi. 10 Nisan günü telefonunu açtı ve sırayla herkesi aramaya başladı...
 
“Müge, yarın sabah 08.00 de şirkette olağanüstü toplantı... Sen de herkese ulaşmaya çalış... Tam kadro toplantı istiyorum satıcılar eksiksiz olsun... Sonra birim yöneticileri ve muhasebe ile devam edeceğiz. Cengiz, Apo ve Can ile kalacaksınız...” Sinirli miydi? Hayır ama biraz gergindi sanki...
 
“Tamam Altan Bey...” Meraktan ölüyordu Müge... Acaba başka bir sorun mu vardı?
 
“Telefonlarınız kapalı olsun... 5 Nisan’dan beri beni günde 150 kişi aramış zaten...”
 
“Elbette Altan Bey...” Zaman da neden geçmiyordu ki? Bari sinemaya gideyim dedi... Metehan’da keyifsizdi zaten. Sicilya’dan döndüklerinden beri adam gibi görüşmemişlerdi.
 

11
 
“Günaydın arkadaşlar...” herkesten günaydın ve selam sabah mırıltıları yükseldi. Patronların tamamı, satıcılar eksiksiz olarak, muhesebe müdürü aynı zamanda patron olan Cemal Bey ve asistanı ile satın alma, depo müdürü ve sevkiyat birim yöneticileri de hazırdı.
 
“Olaylar malumunuz... Bir hafta içinde kağıt üzerinde yaklaşık %60 tan fazla büyüme gösterdik... Senelik hedefimiz %10’du bunu şimdiden 6 defa katlamış durumdayız ve sadece 4 ay geçti. Senenin 8 ayı daha duruyor....” Gülüşmeler ve mutluluk ifadeleri salonu dolduruyordu...
 
Altan elinde yeni seri bir Mont Blanc tutuyordu. İsviçre’ye gittiği belliydi. Hazır gitmişken hesaplarına da bir göz atmış ve nakit takviyede de bulunmuştu. Kendi ülkesine güvenmeyen klasik bir iş adamıydı. Paraya güven duy ve en sağlam yerde sakla...
 
“Ancak bu ekonomik kararların beklenmedik bazı etkileri de ortaya çıktı. Buna da ayrıca sevinmemiz gerekiyor. Piyasada dengeler yerine oturana kadar vadeli satışı kaldırıyorum. Mal isteyen herkes önce Dolar bazında parasını gönderecek ve malını öyle alacak. Açık hesabımız olan şirketlere söyleyin Dolar borcunu kapatmadan kimseye yeni mal çıkışı yok. O 650bin USD’ı en kısa zamanda kasamda istiyorum. Bu arada rakiplerimiz fena çuvallamış durumda... Gümrüklerden mal çekemiyorlar ve piyasaya süremiyorlar en az bir iki ay piyasada kaos olacak ve mal sıkıntısı çekilecek. O yüzden bugünden geçerli olarak tüm mallara %20-%25 zam yaptım. Yeni listeleri Cemal Bey’den alabilirsiniz.” Herkes gülerek birbirine bakmaya başladı... Bu şirkette paranın kokusunu alan satıcılar çalışırdı ve hepsi bu konuda bir av köpeğinden daha başarılı iz sürerdi.
 
İşte bu tam olmuştu. Zaten %60 büyümüş olan şirketi bir %20 daha büyütmüştü... Herkes öğle yemeğinde havyar ve şampanya yemeyi düşlemeye başladı....
 
“Şimdi yapacağınız şey hızlı bir şekilde depoları boşaltmak... Unutmayın para peşin kırmızı meşin... Haydi satın... satın... satın...!!!” Eliyle masaya da vurarak ifadesini son derece güçlendirmiş ve bir basketbol koçu gibi takımını sahaya sürmüştü.
 
“Tamammm Patronnn!!!” herkes bir ağızdan ve tüm mutluluklarıyla birlikte odadan uçar gibi çıktı ve gitti....
 

12
 
“Müge hoş geldin kızım...”
 
“Nasılsın Sami Amcacım??” Müge tüm şirinliği ile gidip adamın tonton yanaklarını sıktı ve bir öpücük kondurdu... Sonra karşısındaki koltuğa geçti ve bacak bacak üstüne atarak oturdu. Eteği cömert bir dekolte vaadetmekle birlikte Sami Amcanın da artık bu taraklarda bezi yoktu... Sami Amcası Müge gelince makamında oturmaz onunla oturma grubunda karşı karşıya oturup Türk Kahvesini içerdi. Daha samimi biraz da baba kız gibi konuşurlardı...
 
“Kızımm.... Söyle bakalım T/C ( Terry/Coton ) var mı elinde? Geçen hafta hep aradım telefonun hep kapalıydı. O Altan olacak bacaksız da açmadı telefonunu....”
 
“Aaa Sami Amca patronuma neden öyle söylüyorsun? Dedim ya tatile gidiyorum diye nişanlımla hani???.... Değil mi???”
 
“Nişanlın iyi mi bari?”
 
“İşleri çok bozuldu Sami Amca yaa... Dükkanını kapattı... İthal mallar satıyorlardı artık devam edemezler borçları çok ve katlandı şimdi. Bir de artık o malları bu fiyatlarla kimse alamaz....”
 
“Hayırlısı.... Kaçtan verceksin T/C yi bana? Hem demedin elinde var mı?”
 
“Sana olmaz mı amcacım?? Ama 1.10 USD/m olacak artık... Elimizde mal yok getiremedik te... piyasa hemen zam yaptı biz de mecburen uyuyoruz...” Masum ve mahcup bakışlar... ama Sami eski kurttu bunları yemezdi. Durumdan istifade her türlü kazık her yerden yağıyordu zaten...
 
“Altan buna tüccar olmak mı diyor?” Uzun bir sessizlik oldu ve devam etti....
 
“Bak kızım siz bunu yaparsanız bir gün de size bunu yaparlar... Zor zamanda esnaf birbirine yardım eder... Altan Beyler bir zahmet ederlerse kahvemizi içmeye gelsinler arada... Belki azıcık esnaflık ta öğrenir... Siz bunları hiç anlamıyorsunuz... Neyse bana iki konteyner lazım bugün mal sardırabilir misin”
 
“Tamam Sami Amca... ama ne olur böyle söylemeyin ben sonuçta çalışanım... Kararları ben vermiyorum ki...” Bu kadar masumiyet ancak bir kedi yavrusunda olabilirdi... Müge’nin değil satıcı olması bu yüz ifadesiyle ancak kreş öğretmeni olduğu tahmin edilebilirdi.
 
“Biliyorum... Ama ona söyleyeceksin nasılsa bu dediklerimi...” Ehh sonuçta herkes rapor verir...
 
“Bir de Sami Amca.... Şeyy.... Cemal Beyle bir konuşsanız bu arada.... Peşin satma kararı aldık ta...”
 
“Hmmmmm olur... olur... Sen canını sıkma ama bir de benim elime düşmeyin sakın... Bunun acısını çıkartırım sizden... Sen şimdi şu Cemal’in numarasını ver bakayım... Leveeeennttt gel oğlum... Yamyamlar acıkmış besleyelim...”
 
“Ama amcacımmm yaaaaaa....” Müge kıpkırmızı olmuştu...
 
Ama parayı o kadar çok seviyordu ki dükkandan çıktıktan beş dakika sonra gülücükler içinde iki konteynerden gelecek primini hesapladı... Daha bir mutlulukla sırıttı ve etrafındaki bakışlara aldırmadan sırıtarak Eminönü’ne otoparka doğru yürümeye başladı... Aklında Vakko’da gördüğü o siyah elbise vardı.... Bahar da ne güzeldi...
 


Henüz inceleme yok.
0
0
0
0
0
Derecelendirmenizi girin:
İçeriğe dön